11 Haziran 2013 Salı

"Ön Saflardaki Kadınlar" - TIME Magazine

Pelin Turgut            8 Haziran 2013 


Türkiye’deki protestoların sembolü haline gelmiş iki fotoğrafının başkarakterleri; biri kırmızı diğeri mavi elbiseli iki kadın. Aradan geçen zaman bu iki fotoğrafın rastlantı olmadığını kanıtladı. On binlerce kişinin işgali altındaki İstanbul’un merkezindeki bu meydan hükümet karşıtı gösterilerin odağı halinde. İşgalin 12. gününde de meydandaki göstericilerin yarısını kadınlar oluşturuyor. Erdoğan’ın kişisel özgürlüklerine müdahale ettiğini düşünen kalabalığın başını yine kadınlar çekiyor.

Akademisyen Ceyda Sungur geçtiğimiz hafta öğle tatili sırasında Gezi Parkı direnişine destek vermek için alandaki oturma eylemine katılacaktı. Çantası omzunda asılı, kırmızı elbiseli bu kadın, polisinin yüzüne sıktığı biber gazına maruz kaldı. Bu sahne ikon haline gelecek ilk fotoğraftı. İkinci fotoğraf ise “Mavili Kadın” olarak kayıtlara geçti. Su tankının karşısında kollarını açmış bekleyen bu kadın, tanktan püskürtülen suya tüm şiddetiyle maruz kaldı.

Geçtiğimiz hafta başlayan gösteriler polisin parka sert müdahalesiyle birlikte Erdoğan hükümetine karşı bir tepkiye dönüştü. Biriken hayalkırıklıkları bir anda bir halk hareketi halini aldı. Çevik Kuvvet ekipleriyle mücadele eden direnişçiler parkla beraber şehrin merkez meydanını ele geçirdi ve burada Paris komününü hatırlatan “renkli bir bölge” oluşturdular. Buradan yayılan dalgayla yaklaşık 60 şehirde gösteriler yapıldı.

Kadınlar, Erdoğan’ın muhafazakâr politikalarının kendi yaşamlarını etkilemesinden çekiniyorlar. 28 yaşındaki sosyoloji öğrencisi Sevi bu konu hakkında “Alanda bu kadar çok kadın olmasının sebebi bu hükümetin kadın karşıtlığıdır” diyor ve ekliyor: “Kadınları sokakta değil evde görmek istiyorlar. Ve kadınlar buna daha fazla katlanmayacak.”

Kadınların şikayetçi olduğu konular arasında Erdoğan’ın tükenmek bilmeyen 3 çocuk çağrıları, kürtaj yasasına getirmek istediği sınırlamalar, Kadın ve Aile Bakanlığı’nın isminin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesi, kabinedeki kadın bakan sayısının azlığı (an itibariyle tek kadın bakan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin) ve kadına şiddete yönelik önlemlerin yetersizliği yer alıyor. (2011 Birleşmiş Milletler raporuna göre Türkiye’deki kadınlardan %39’u fiziksel şiddete maruz kalıyor, bu rakam ABD’de %22, Avrupa’da ise %3 ila %35). İş hayatı, sosyal yaşam ve akademik konularda ileri çıkmasına karşın Türk kadını geleneksel Ankara siyasetinde oldukça zayıf temsil ediliyor.

Başbakanın kadınlara karşı kullandığı söylemler en hafif tabirle aşağılayıcı” diyor Sevi’nin arkadaşı Zeynep. Sonra Sevi yanıma geliyor ve gururla neon yeşili bluzunu gösteriyor. Bluzun üzerinde elle yazılmış bir yazı var, “Bizim gibi 3 çocuk daha istediğine emin misin Başbakan!”

Gezi Parkı’ndan yeni bir Türk hareketi doğuyor ve bu hareket kalın çizgilerle çizilmiş eski tanımlamalardan çok farklı. An itibariyle Park çoğu 30 yaşın altındaki binlerce göstericiye ev sahipliği yapıyor. Bu eylem pek çok direnişçinin katıldığı ilk gösteri. Laikler, Kürtler, muhafazakârlar, eşcinseller ve anarşistler bir aradalar; mucizevî bir şekilde birlikte duruyorlar ve bugüne kadar aralarında bir sorun yaşanmış değil.

Kadınlar bu eylemde toplumun geri kalanından daha ön plandalar” diye konuşuyor Deniz. Bir üniversitede araştırma asistanı olarak çalışıyor ve türban takıyor:“Nasıl bir arada yaşayacağımızı biliyoruz”. Deniz bir kadın grubuyla birlikte hareket ediyor, içlerinde türban takanlar da var takmayanlar da. Çevre duyarlılığı söz konusu olduğu zaman inanç farklılıklarının bir önemi olmadığına değiniyorlar. Onların bu karma (türbanlı ve başı açık) grubu parktaki pek çok insan için alışılmamış bir durum.


“Bu parkta fazlasıyla umut var ama aynı zamanda artan katılım, kutuplaşmayı da beraberinde getirebilir” diyerek endişesini dile getiriyor Deniz. Protestolar başladığından beri aşırı laik mahallelerde kendisinin ve türbanlı arkadaşlarının sözlerinin kesildiğini ve tacize uğradıklarını söylüyor. Öte yandan, protestolar Erdoğan’ın destekçilerini kızdırmış durumda. Perşembe günü Başbakanı karşılamaya giden binlerce kişi havaalanında “Yol ver gidelim Taksim’i ezelim” sloganları attılar. Olayların barışçıl bir şekilde çözümlenip çözümlenemeyeceği ise ilerleyen günlerde belli olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder