Pelin Turgut 8 Haziran 2013
Türkiye’deki
protestoların sembolü haline gelmiş iki fotoğrafının
başkarakterleri; biri kırmızı diğeri mavi elbiseli iki kadın.
Aradan geçen zaman bu iki fotoğrafın rastlantı olmadığını
kanıtladı. On binlerce kişinin işgali altındaki İstanbul’un
merkezindeki bu meydan hükümet karşıtı gösterilerin odağı
halinde. İşgalin 12. gününde de meydandaki göstericilerin
yarısını kadınlar oluşturuyor. Erdoğan’ın kişisel
özgürlüklerine müdahale ettiğini düşünen kalabalığın
başını yine kadınlar çekiyor.
Akademisyen
Ceyda Sungur geçtiğimiz hafta öğle tatili sırasında Gezi Parkı
direnişine destek vermek için alandaki oturma eylemine katılacaktı.
Çantası omzunda asılı, kırmızı elbiseli bu kadın, polisinin
yüzüne sıktığı biber gazına maruz kaldı. Bu sahne ikon haline
gelecek ilk fotoğraftı. İkinci fotoğraf ise “Mavili Kadın”
olarak kayıtlara geçti. Su tankının karşısında kollarını
açmış bekleyen bu kadın, tanktan püskürtülen suya tüm
şiddetiyle maruz kaldı.
Geçtiğimiz
hafta başlayan gösteriler polisin parka sert müdahalesiyle
birlikte Erdoğan hükümetine karşı bir tepkiye dönüştü.
Biriken hayalkırıklıkları bir anda bir halk hareketi halini aldı.
Çevik Kuvvet ekipleriyle mücadele eden direnişçiler parkla
beraber şehrin merkez meydanını ele geçirdi ve burada Paris
komününü hatırlatan “renkli bir bölge” oluşturdular.
Buradan yayılan dalgayla yaklaşık 60 şehirde gösteriler yapıldı.
Kadınlar,
Erdoğan’ın muhafazakâr politikalarının kendi yaşamlarını
etkilemesinden çekiniyorlar. 28 yaşındaki sosyoloji öğrencisi
Sevi bu konu hakkında “Alanda bu kadar çok kadın olmasının
sebebi bu hükümetin kadın karşıtlığıdır” diyor ve ekliyor:
“Kadınları sokakta değil evde görmek istiyorlar. Ve kadınlar
buna daha fazla katlanmayacak.”
Kadınların
şikayetçi olduğu konular arasında Erdoğan’ın tükenmek
bilmeyen 3 çocuk çağrıları, kürtaj yasasına getirmek istediği
sınırlamalar, Kadın ve Aile Bakanlığı’nın isminin Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesi, kabinedeki
kadın bakan sayısının azlığı (an itibariyle tek kadın bakan
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin) ve kadına şiddete
yönelik önlemlerin yetersizliği yer alıyor. (2011 Birleşmiş
Milletler raporuna göre Türkiye’deki kadınlardan %39’u
fiziksel şiddete maruz kalıyor, bu rakam ABD’de %22, Avrupa’da
ise %3 ila %35). İş hayatı, sosyal yaşam ve akademik konularda
ileri çıkmasına karşın Türk kadını geleneksel Ankara
siyasetinde oldukça zayıf temsil ediliyor.
“Başbakanın
kadınlara karşı kullandığı söylemler en hafif tabirle
aşağılayıcı” diyor Sevi’nin arkadaşı Zeynep. Sonra Sevi
yanıma geliyor ve gururla neon yeşili bluzunu gösteriyor. Bluzun
üzerinde elle yazılmış bir yazı var, “Bizim gibi 3 çocuk daha
istediğine emin misin Başbakan!”
Gezi
Parkı’ndan yeni bir Türk hareketi doğuyor ve bu hareket kalın
çizgilerle çizilmiş eski tanımlamalardan çok farklı. An
itibariyle Park çoğu 30 yaşın altındaki binlerce göstericiye ev
sahipliği yapıyor. Bu eylem pek çok direnişçinin katıldığı
ilk gösteri. Laikler, Kürtler, muhafazakârlar, eşcinseller ve
anarşistler bir aradalar; mucizevî bir şekilde birlikte duruyorlar
ve bugüne kadar aralarında bir sorun yaşanmış değil.
“Kadınlar
bu eylemde toplumun geri kalanından daha ön plandalar” diye
konuşuyor Deniz. Bir üniversitede araştırma asistanı olarak
çalışıyor ve türban takıyor:“Nasıl bir arada yaşayacağımızı
biliyoruz”. Deniz bir kadın grubuyla birlikte hareket ediyor,
içlerinde türban takanlar da var takmayanlar da. Çevre duyarlılığı
söz konusu olduğu zaman inanç farklılıklarının bir önemi
olmadığına değiniyorlar. Onların bu karma (türbanlı ve başı
açık) grubu parktaki pek çok insan için alışılmamış bir
durum.
“Bu
parkta fazlasıyla umut var ama aynı zamanda artan katılım,
kutuplaşmayı da beraberinde getirebilir” diyerek endişesini dile
getiriyor Deniz. Protestolar başladığından beri aşırı laik
mahallelerde kendisinin ve türbanlı arkadaşlarının sözlerinin
kesildiğini ve tacize uğradıklarını söylüyor. Öte yandan,
protestolar Erdoğan’ın destekçilerini kızdırmış durumda.
Perşembe günü Başbakanı karşılamaya giden binlerce kişi
havaalanında “Yol ver gidelim Taksim’i ezelim” sloganları
attılar. Olayların barışçıl bir şekilde çözümlenip
çözümlenemeyeceği ise ilerleyen günlerde belli olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder