The Media Line / Steve Dorsey / 9
Haziran 2013 10:22 (EDT)
Esas Makale: http://www.huffingtonpost.com/2013/06/09/turkey-social-media-smartphones-occupy-gezi-protests_n_3411542.html
ISTANBUL, Türkiye – Bu şehrin Gezi
Parkı’nda toplanmış olan eylemciler, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ı istifaya çağıran tutkulu sloganların arasında
hızla akıllı telefonlarına bakıp Twitter’dan güvenilir,
sansürlenmemiş haberleri takip ediyorlar.
Mayıs ayında bu parktaki ağaçların
kesilmesini ve yerlerine alışveriş merkezi kurulmasını önlemek
amacıyla başlayan bu eylemde, sosyal medya çok önemli bir
iletişim aracı haline geldi.
Parkın arka tarafında
Intercontinental Hotel’in yakınlarında çadırını kuran Ayça
Malpoc, eylemin – doğru bilgi ve haberlerin alınmasının
neredeyse imkânsız olduğu – başlangıcından beri burada kamp
yapmakta.
Ayça The Media Line’a “Çok zordu”
diyor, “Londra’daki bir arkadaşım bana sürekli olarak mesaj
atıyordu. Haberleri ondan öğreniyordum.”
Türk televizyon kanalları ise kendi ülkelerindeki protestolara kendi ekranlarında neredeyse hiç yer vermedi. Protestoların en hararetli anlarından birinde, arabaların devrilip binaların yakıldığı, polisler ve eylemcilerin arasında doğrudan çatışmaların yaşandığı sırada, bir Türk televizyon kanalı Penguenler hakkında vermekte olduğu belgesel yayınını dahi kesmedi. Kanalların ilgi göstermediği bu protestolar şu an modern Türk tarihinin en önemli hareketlerinden kabul ediliyor.
Türk televizyon kanalları ise kendi ülkelerindeki protestolara kendi ekranlarında neredeyse hiç yer vermedi. Protestoların en hararetli anlarından birinde, arabaların devrilip binaların yakıldığı, polisler ve eylemcilerin arasında doğrudan çatışmaların yaşandığı sırada, bir Türk televizyon kanalı Penguenler hakkında vermekte olduğu belgesel yayınını dahi kesmedi. Kanalların ilgi göstermediği bu protestolar şu an modern Türk tarihinin en önemli hareketlerinden kabul ediliyor.
Erdoğan’ın muhalifleri, başka
televizyon kanallarını ve gazeteleri de eylemleri görmezden
gelmekle, protestoların içeriklerini gölgelemekle ve önemlerini
küçümsemekle suçladı.
Türk basın holdingi Doğuş’un
CEO’su ve NTV kanalının sahibi Cem Aydın, personel toplantısında
muhabirlere “Mesleki
sorumluluğumuz açısından bize düşen, olanı olduğu gibi
vermektir. Dengesizlikler içinde denge arayışı tüm
medyayı olduğu gibi bizi de etkiledi” dedi. Aydın konuşmasını
kanalın hala “izleyiciyle ilişkisini tazelemek için fırsatı”
olduğunu ekleyerek bitirdi.
Ülkenin yazılı ve elektronik
medyasındaki tavır Gazetecileri Koruma Komitesi (Committee to
Protect Journalists) tarafından takip edilmekte ve Türkiye – en
fazla gazetecinin mahkûm edildiği ülke olarak – bu komite
tarafından bağımsız gazeteciliğe karşı bir tehdit olarak
etiketlenmişti. 2012’de alınan son verilere göre Türkiye’de
şu an 49 gazeteci hapis yatmakta. Bu doğrultuda Türkler alternatif
bir bilgi kaynağı olarak Twitter, Facebook, Ustream, Vine ve
benzeri sosyal medya ağlarına sığındılar.
Sadece ilk ismini veren protestocu
Melih, The Media Line’a “Sosyal medya bu hareketin kilit noktası
oldu, çünkü Türk televizyonu hiçbir şeyi yayınlamadı”
diyor.
Protestocular zayıf buldukları bu
haberciliğe karşı tepkilerini televizyon kanallarının
otobüslerini devirerek ve İstanbul’daki çeşitli haber kanalı
ofislerinin dışında toplanarak gösterdiler.
Protestoların daha çok ve daha iyi
bildirilmesi için televizyon kanallarına yapılan çağrılara
rağmen, radikal bir değişim görülmüyor. 7 Haziran’da en az
altı Türk gazetesi, Erdoğan’ı desteklemek üzere, aynı
manşetle gazetelerini çıkardı: “Demokratik Taleplere Can Feda”
Güvenilir ve yansız haberlerin güncel
medya kuruluşlarındaki kısıtlılığından ötürü bir çok Türk
Twitter ve benzeri sosyal medya ağlarını benimsedi.
Eylemci Burcu Atar The Media Line’a
“Hiçbir zaman Facebook veya Twitter’ı çok iyi kullanamamıştım,
bu “direniş” hareketi başladığından beri kendimi çok
geliştirdim” diyor.
Türkiye’deki bu protesto, Silikon
Vadisi temelli AnchorFree’ye de inanılmaz bir kaynak olmuş
durumda. Bu şirket özel bir iletişim ağı sağlayarak anonim
internet kullanımı sağlayan “Hotspot Shield” adındaki
uygulamayı satıyor. Uygulama bilgisayarınızın bilgilerini
saklıyor ve size internette gizlice dolaşma imkânı sağlıyor. Bu
ayın başında, uygulamanın indirilme yüzdesi 1,000’den
neredeyse 100,000 çıktı.
Şirket uygulamanın “devletin
sansürüne” yakalanmadan, kısıtlanan Facebook ve Twitter gibi
sitelerde güvenle erişebilme olanağı sağladığını belirtti.
AnchorFree şirketinin CEO’su ve
kurucusu David Gorodyansky, “İnsanlar bilgi özgürlüğü için
savaşırlarken, Hotspot Shield bu isteği doğrudan karşılıyor”
diyerek görüşünü e-mail üzerinden The Media Line’a iletiyor.
Gorodyansky, uygulamanın 2011’deki
Arap Baharı protestolarında da kullanıldığını belirtiyor.
Doğruluğunu kanıtlamak zor olsa da,
Istanbul’da Twitter ve Facebook erişiminin engellendiğine dair
bildiriler olmuştu. Devlet bu bildirileri reddetti. Bu rağmen,
devlet liderleri protestoların sosyal medyaya yansıması konusunda
oldukça eleştirel tavırlar aldılar. Erdoğan kendisi Twitter’ı
“baş belası” olarak tanımladı.
Öteki devlet liderleri ise sosyal
medyayı kendi avantajlarına çevirmeye çalıştı.
Avrupa Birliği temsilcisi Stefan Fule,
7 Haziran’da Erdoğan’la yaptığı konferansta, Türk
hükümetinin Istanbul’daki protestoculara karşı aldığı tavra
tepkisini gösterdikten sonra Türkiye AB bakanı Egemen Bağış
hükümeti korumak adına tepkilerini Twitter üzerinden paylaştı.
Erdoğan’ın diğer destekçileri de,
AK Parti’nin Uluslar Arası Gençli Kolu’na ait resmi Twitter
hesabı da dâhil olmak üzere, Twitter üzerinden Türk ve yabancı
basına ve eylemlere karşı ağır tepkilerini yazmakta.
Bir Türk Gazete’ye verilen
yanıtlardan biri şöyleydi: “Taksim Tahrir değildir. Erdoğan
seçimle başa gelmiştir, diktatör değildir.”
Her şeye karşın, Türkiye’deki bu
harekette bulunan her taraf sosyal medyadan son derece
yararlanabilmiştir. Kesin olan tek şey, sosyal medyanın bilgiye aç
milyonlarca Türk için katalizör görevi görmüş olduğudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder