9 Haziran 2013 Pazar

"Turkler Protestolarin Onemli Yayin Organlarinda Yer Bulmamasina Kizgin" - NYTimes

6 Haziran 2013 – Eric Pfanner


Türk hükümeti Twitter’ı suçluyor. Bir çok Türk sindirilmiş medyayı hedef gösteriyor.



Protestocular sol görüşlü alternatif gazeteleri Istanbul’da Taksim Metro istasyonu çıkışında geçenlere dağıttılar.
Protestocular Istanbul ve diğer şehirlerde sokaklara çıkıp tazyikli su, plastik mermi ve biber gazıyla karşı karşıya kaldıklarında, önde gelen Türk TV kanalları önceden belirlenmiş programlarını yayınlamayı sürdürdüler: bir yemek programı, bir doğa belgeseli, hatta bir güzellik yarışması. Neler olduğunu öğrenmek için – ve hükümete göre, şiddeti arttırmak amacıyla – Türkler Twitter ve başka sosyal medya araçlarına yöneldi.
Çarşamba günü bunun sonucu ters tepki gerçekleşti. Yarı resmi Anadolu haber ajansı polisin 25 kişinin suça teşvik etmek amacıyla Twitter kullanmaları şüphesiyle gözaltına alındığını bildirdi. Göz altına alınmaların altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyaya duyduğu antipati yatmakta, Pazar günü de “topluma karşı en büyük tehdit” olarak kınamış olduğu gibi.
Erdogan Twitter’ı geçen hafta Istanbul Taksim Meydanında başlayıp, diğer şehirlere sıçrayarak ve artarak süren protestolardaki rolü nedeniyle ayırarak ”en iyi yalan örnekleri burada bulunmaktadır” demisti.
Hükümeti eleştirenler de Twitter ve diğer sosyal medyada yer alan yanlış bilgilerin, alınan sert önlemlerin sonucunda çok fazla sayıda ölüm olduğu ve kurbanların dijital ortamda değiştirilmiş fotograflarının yer aldığı doğru olmayan raporların paylaşıldığını kabul etti.
Ancak bu dedikoduların da yerleşik medyanın ihmal yalanından sorumluluğu sonucunda yayıldığını eklediler.
Istanbul Bilgi Üniversitesi medya profesörlerinden Aslı Tunç “Tabii ki Twitter’ın da karanlık bir tarafı vardır”. “Ama ana medya kuruluşları işlerini doğru yapsalardı, buna mahal kalmazdı” dedi.
Hafta sonu protestolar artmaya başladığında, bazı protestocular öfkelerini medya kuruluşlarına yönlendirildi. Pazar günü yüzlerce kişi Habertürk Tv kanalının önünde toplanmışlar; Pazartesi günü de daha büyük bir gösteri başka bir kanal olan NTV’nin önünde gerçekleştirildi, bu gösteriye kanal çalışanları da eşlik etti.
Salı günü, NTV’nin ana firması olan Doğuş Medya Grubunun CEO’su Cem Aydın, kanalın gösterilerin ilk günlerindeki yayın eksikliğinden dolayı izleyicilerinden özür diledi.
NTV çalışanlarına izletilen ve sonradan kanalın web sayfasına konan video konuşmasında “İzleyicilerimiz ihanete uğradığını hissediyorlar” dedi. “Bizim profesyonel sorumluluğumuz olanları olduğu gibi rapor halinde sunmaktır. Dengesiz bir ortamda dengeyi arama, diğer medya araçları gibi, bizi de etkilemiştir.”
Hem size, hem de izleyicilerimize bir özür borçluyuz” diye de ekledi.
Demokratik seçimleri olan bir ülke olan Türkiye, Internet ve ana medya kuruşuşlarında, serbest konuşma hakkının bastırılması konusunda güçlü bir geleneğe sahip. Paris merkezli bir savunma grubu olan Sınır Tanımayan Gazeteciler tarafından yayınlanan Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye 179 ülke arasında 154 gibi alt sıralarda bir yerlerde yer almaktadır.
Türkiye’nin ilk cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret içeren videolar yayınlandığı için YouTube 2007 yılından 2010 yılına kadar bir çok kere yasaklandi. Aralarında Kürt ayrımcılarla görüşme yaptığı için terörizme destek olmakla suçlananların da bulunduğu düzinelerce gazeteci son yıllarda hapse girdi.
Yine de Türk hükümetinin gösterilere cevabı ile Arap Baharı sırasında, bir çok hükümetin isyanın yayılmasını önlemek amacıyla Internet ve mobil telefon hizmetlerini devredışı bırakan otoriter Orta Doğu rejimlerinin iletişim araçları üzerinde aldıkları sıkı önlemler arasında fark gözlenmekte.
Batı Internet firmalarından önde gelenlerinden birinin yetkilisi, ismi gizli kalmak şartıyla, Türkiye’de gösteriler başladıktan sonra hükümetin Twitter veya Facebook gibi önde gelen web platformlarına ulaşımı engellemek ile ilgili her hangi bir işareti olmadığını, ancak bazı kullanıcıların her ikisinde de ara ara kesilmeler yaşadığından söz ettiklerini belirtti.
Ancak analistler dolaylı sansürün çok yaygın olduğunu ve gazetecilerin korku ortamında çalıştığını belirttiler. Önde gelen Türk gazeteleri ve televizyon yayın kuruluşları sistemli bir yapıları olan ve hükümetle yapılan kontratların önemli bir gelir kaynağı olan büyük holdinglere ait.
Brüksel’de bulunan ve uluslararası anlaşmazlıkları etkisiz hale getirme konusunda çalışan International Crisis Group’ta Türkiye analisti olan Didem Akyel Collinsworth "Eğer hükümet ihalesi almaya çalışan bir inşaat firmasıysanız, medya kuruluşunuzun ne söylemesi gerektiği konusunda muhtemelen dikkatli olmanız gerekecektir” dedi.

Doğan Holding’e, devlet yetkilileri hakkındaki yolsuzluk iddialarını yayınlamaları sonucu 2009 yılında kesilen 2.5 bilyon dolarlık “vergi” cezası Türkiye’deki medya patronlarının hala hafızasında.

Protestoların ilk haftasında, televizyonların haber karartması tüm kanalları kapsamadı. Daha önceden pek bilinmeyen ve muhalefet partisi CHP ile bağlantısı olan Halk TV, neredeyse tüm ayaklanmayı canlı olarak yayınladı. Olayları geniş çaplı olarak yayınlayan CNN International veya BBC gibi kanalları sansürlemeye yönelik bir girişim ise yaşanmadı.
Eleştiriler, bu durumun ana akım medyadaki sorunları afişe ettiği yönünde. Oldukça popüler olan bir görselde CNN Türk ve CNN International karşılaştırması yer alıyor. CNN International protestoya geniş çapta yer verdiği dakikalarda CNN Türk’te penguen belgeseli yayınlanıyor.
CNN International’ın yürütmesini üstlenen Time Warner’ın Turner bölümü temsilcisi, CNN Türk’ün Time Warner lisansı altında çalışsa da haber seçiminde CNN International’dan bağımsız olduğunu açıkladı. Londra’daki Turner temsilcisi, CNN Türk’ün penguen belgeselinin yayınlandığı saatlerin Cumartesi sabahki gösterilerin hemen ardına denk geldiğini ve de kanalın Cuma geceki bülteninde protestolara yer verdiğini bildirdi.
Kanal bildirisinde “CNN, CNN Türk’ün Türkiye’deki protestoların yayınlamasını yakinen gözlemlemeye devam ediyor.” dedi.
Türk hükümeti uluslararası basında protestoların abartılı bir biçimde yansıtıldığını iddia ederken; eleştiriler Erdoğan’ın Twitter’daki kullanıcıları tutuklatmasının onun otoriter içgüdülerinin ve hukuken meşru olan protestolara tahammülsüzlüğünün bir işareti olduğu yönünde.
Bilgi Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan ve ifade özgürlüğü alanında uzmanlaşmış Yaman Akdeniz, “Polislere saldırın.” yönünde pek fazla sayıda mesaja rastlamadığını, daha ziyade “ Şu yerde buluşalım” biçimindeki mesajların çoğunlukta olduğunu belirtti. Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünü zedelemek için Twitter tutuklamaları gibi susturma taktiklerin kullanımının kabul edilemez olduğunu sözlerine ekledi.
Erdoğan, sokaktaki şiddetin sebebi olarak sosyal medyayı hedef gösteren ilk siyasi lider değil. Geçen sene yaşanan Londra olaylarında Britanya başbakanı David Cameron, her ne kadar şimdiye kadar başarıya ulaşmamış olsa da, dijital iletişimi mercek altına almak için çalışmalarda bulundu.
Öte yandan Twitter, Erdoğan’ın iddiaları ve tutuklamalar hakkında sessiz kalmayı tercih ediyor. Şirket, geçtiğimiz yıllarda mahkeme kararı olmadan, merkezinin de bulunduğu Amerika’daki kullanıcılarının kimliklerini ifşa etmeyi reddetmişti.
Türkiye’deki teknolojiden anlayan ve endişeli kullanıcıların kimliklerini gizleme konusunda başvurduğu yöntemler mevcut. Hotspot Shield adlı kişiye özel sanal ağ üreticisi bir programın sahibi olan AnchorFree şirketi, sadece geçtiğimiz Cuma Türkiye’den 98.000 kişinin programlarını indirdiğini belirtti. Bu rakam, ortalama bir günün on katı.
Hukuk Profesörü Yaman Aydeniz “Twitter olmadan, sosyal medya olmadan, demokrasi de olamaz” diyor ekliyor ”Başta başbakan olmak üzere tüm Türk toplumunun bu konuda enine boyuna düşünmesi gerekir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder